Kahveyi sevmemizin en büyük nedenlerinden bir tanesi, insan ve kahve biyokimyası arasında moleküler seviyede bir sempatinin olmasıdır!
Sabahları uyandığınızda beynimizdeki nöronlar sürekli olarak ateşlemeye başlar. Bu ateşlemenin yan ürünü adenosindir, bir biyokimyasal bileşik olan adenosin, merkez sinir sistemi için bir nöromodülatördür. Merkez sinir sistemimi alıcıları sürekli olarak adenosin seviyesini izlemektedir. Adenosin seviyesi yükseldiğinde beynimiz sinirsel aktivitesini yavaşlatır ve kan damarlarımız genişler. Bundan dolayı yorulduğumuzu, uykumuzun geldiğini ve/veya dinlenme ihtiyacı duyarız.
Kafein, adenosine benzer bir molekül strüktüre sahiptir, özellikle 2 nitrojen halka. Bu benzerlik şu anlama gelir; merkezi sinir sistemimize karışarak, adenosin alıcıların akitive edilmesini engeller. Kısaca bu alıcıları bloke eder ve vücuttaki adenosin seviyesinin yüksekliğini ölçemez.